siyanoz ne demektir - Hasta Sözlük
Yunancada mavi renk anlamına gelen siyanoz sözcüğü, normalden farklı kan renginin deri dışına vurduğu durumlar için kullanılır. Siyanoz başlı başına bir hastalık olmayıp, bazı hastalıklarda ortaya çıkan bir belirtidir. Bazen sağlıklı kişilerde bile birkaç dakika süreyle siyanoz meydana gelir. Doktor, siyanoz belirtisini hastanın yaşını, siyanozun devam ettiği süreyi ve öteki belirtileri göz önüne alarak değerlendirir. Siyanoz olaylarının en yaygını mavi hastalıktır.
Mavi hastalık, kalbi delik doğan çocuklarda görülür. Gerekli tedavi uygulanmazsa siyanoz devam eder. Süreğen akciğer hastalıkları gibi durumlarda ise siyanoz zaman zaman ortaya çıkar. Kanın değişik renkte olmasının nedenini ve siyanozla birlikte ortaya çıkan öteki belirtileri anlayabilmek için, dolaşım sisteminin incelenmesi gerekir.
KANIN NORMAL RENGİ
Çeşitli kimyasal maddeler ve hücreler içeren kanın karmaşık bir yapısı vardır. Kanın kırmızı rengi alyuvarlardan ileri gelir. Bir santimetre küp kanda beş milyon alyuvar bulunur. Alyuvarlar havadaki oksijeni vücut dokularına aktaran hücrelerdir. Dokular bu oksijene enerji üretimi için gereksinme duyarlar. Her alyuvar, oksijen taşıyıcı bir madde olan hemoglobinle doludur. Hemoglobin oksijen bakımından zengin olduğu zaman parlak kırmızı renktedir. Akciğerlerden temiz kanı alan atardamarlar bu renkte olurlar. Hemoglobin oksijeni dokularda bıraktığında kanın rengi mavileşir. Bu nedenle toplardamarlar mavi renkte görünürler.
Derinin ve vücudun normal rengi, kan damarlarının deri dışına vuran kırmızı rengine bağlıdır. Deri pigmentlerinin farklı oluşu deri renklerinin çeşitliliğine yol açar; ancak deri altında dolaşan kan daima kırmızı renktedir. Bu nedenle beyaz, sarı, kahverengi veya siyah derili insanlarda kanın renginden ileri gelen hafif bir kırmızılık görülür. Siyanozda dudaklar, dil, el tırnakları ve gözkapaklarının iç yüzü gibi deri pigmentlerinin en az yoğun olduğu kesimlerde deri mavidir.
Siyanozun en yaygın biçimi hemen herkeste ortaya çıkabilen çevresel siyanozdur. Aşırı soğuk ve nemli havalarda ve bazı kişilerde de korku etkisiyle meydana gelir. Kışın kısa etek giyenlerin bacaklarında, ısı kaybının önlenmesi için daha az kan dolaşır ve bu nedenle bacaklarda siyanoz meydana gelir. Çevresel siyanozda, kanın oksijenlenmesinde ve pompalanmasında bir anormallik olmaz; atardamarlarda taşınan kan yine parlak kırmızıdır. Ancak vücudun kol, bacak, parmak, kulak ve burun gibi soğuktan çok etkilenen organlarında dolaşan kan hareketliliğini yitirdiğinden yeterince oksijen alamaz ve mavileşir.
Çevresel siyanozun anormal sayıldığı durumlar da vardır, örneğin çevresel kan damarlarında meydana gelen rahatsızlıklar sürekli siyanoza yol açarlar. Kol veya bacaktaki atardamarlarda meydana gelen bir hastalık nedeniyle oksijen bakımından zengin olan kan dokulara ulaşamaz. Bu durum çok tehlikeli bir hal alırsa, dokular ölür ve kangren başlar.
DELİK KALP
Merkezsel siyanozda, kalbin pompalama yeteneğinde meydana gelen bir aksaklık nedeniyle kan mavi renk alır. Sağlıklı bir kişide kirli kan kalbin sağ yanına gelerek, buradan akciğerlere pompalanır. Akciğerlerdeki ince kılcal damarlara yayılan kan, hava keseciklerinde oksijen yüklendikten sonra kalbin sol yanına döner ve buradan yeniden dokulara yayılır. Bu mekanizmadaki herhangi bir aksaklık merkezsel siyanoza yol açar.
Örneğin, akciğerlerde hava keseciklerindeki oksijen alışverişi sırasında anormal bir durum meydana gelebilir. Kanın hava keseciklerinde oksijeni yüklenebilmesi için sürekli bir oksijen akımı olması gerekir. Hava (yüksek yerlerde olduğu gibi) oksijen bakımından zengin değilse, çocuk felci hastalarında görüldüğü gibi solunum yavaş ise, boğulma sırasında meydana gelen üst solunum yolları tıkanması gibi bir durum varsa ve süreğen bronşit veya astımda görülen alt solunum yolları tıkanıklığı meydana gelirse siyanoz başgösterir.
Ayrıca hava keseciklerinin oksijen geçirme yetenekleri de azalabilir. Akciğerler bol miktarda oksijen elde etseler de, bu oksijenin kana geçebilmesi için hava keseciklerinin çeperlerinde kılcal damarlar bulunması gerekir. Bazan kan kalbin sağ yanından sol yanına, hava keseciklerine hiç girmeden geçer. Ayrıca kalpte sağ ve sol yanı bitiştiren bir delik bulunursa kanın bir bölümü akciğerlere gitmez. Kalp Helikleri karıncıklar veya kulakçıklar arasında olabilir.
Merkezse! siyanozun bir nedeni de hemoglobin maddesindeki anormalliklerdir. Methemoglobinemia durumunda kan dolaşımı normal de olsa hemoglobin oksijen yüklenmediği için bazı aksaklıklar meydana gelir. Polisitemide ise hemoglobin miktarı çok arttığı için, alyuvarların bir kısmı oksijen yüklenemez ve kan mavi görünür.
BEBEĞİN İLK ÇIĞLIĞI
Yeni doğmuş bir çocukta bu aksaklıklardan herhangi biri bulunabilir. Bir bebekle ergin bir kişi arasındaki en önemli fark dolaşım sisteminde ortaya çıkar. Dölütün kan dolaşımında, kulakçıklar arasında bir delik ve akciğerler yerinde bir kanalcık bulunur. Doğum öncesi dönemde akciğerler çalışmaz ve dölüt kanı oksijenini plasentada anne kanından alır.
Doğum sırasında bütün bebekler mavidir; çünkü vücutlarında dölüt kan dolaşımından normal kan dolaşımına doğru bir değişme oluşmaktadır. Normal bir bebekte bir solukla akciğerler çalışmaya başlar ve hava kesecikleri dolar. Akciğerler havayla dolarken çıkan soluk sesi bebeğin ilk çığlığıdır. Bazı bebeklerde bu olay normal gerçekleşmez. Örneğin doğum sırasında beyni zedelenen veya plasenta kanalıyla anneye verilen uyuşturucuyu alan bebek, gerektiği kadar derin soluk alamaz. Burnu ve ağzı mukusla dolan bir bebeğin üst solunum yollarında tıkanıklıklar meydana gelebilir.
Erken doğan bebekler ilk soluğu alabilseler de, hava kesecikleri açılmaz. Bu nedenlerle doğum sonrasında siyanoz olan bebeklere yapay solunum uygulanır. Ancak bu çocuklarda sonradan tehlikeli akciğer ve kalp hastalıkları başgösterebilir. Akciğerler, yeterince gelişmemiş olmaları, mukus birikimi veya zatürre nedeniyle büzüşürler; veya yapay solunum sırasında patlarlar. Bir başka anormal durum da, dölütteki kalp deliğinin kapanmaması ve çocuğun böyle doğmasıdır.
Bebekler bazen meme emerken sütten tıkanır ve birkaç saniye kadar morarırlar. Zaman zaman rastlanılan bu durum geçici siyanoz adını alır. Geçici siyanozda telaşa kapılmak yersiz olur. Geçici siyanoz bebek kanının bu sırada oksijen almadığını gösterir. Solunumun düzene girmesiyle morartı geçer; bebeğin durumu normale döner.
ÖTEKİ DEĞİŞİKLİKLER
Merkezsel siyanozun uzun süre devam ettiği durumlarda, vücut azalan kan oksijeniyle yetinebilmek için çok çaba gösterir, örneğin dokuları besleyen ince kan damarları genişleyerek daha fazla kan iletmeye çalışırlar. Bu gibi durumlarda yanaklarda ve burunda mavi lekeler görülür; el ve ayak parmakları ısınır ve tırnakların bulunduğu kesim genişler. Ayrıca ağtabakadaki ince ve kırmızı damarlar kalınlaşır ve mavi bir renk alırlar. Merkezsel siyanozun en belirgin olduğu yer ağtabakadır.
Siyanoz, hareketleri büyük ölçüde kısıtlar.