okumaya değer bir yazı: kanada'da mercimek yoktu.. - Hasta Sözlük
okumaya değer bir yazı:

kanada'da mercimek yoktu, 1972 yılında üniversitelerinde mahsül üretim merkezi kurdular, mercimek araştırmalarına başladılar, hatta ürün çeşitliliği için türkiye'den mercimek örneği aldılar.

bizim çok da umrumuzda olmadığı için, bugün kanada'dan mercimek ithal ediyoruz, mercimek ithalatımızın yüzde 80'i kanada'dan.

yoğurt… biz icat ettik, adını biz koyduk, dünyanın hangi lisan konuşulan ülkesine giderseniz gidin, yoğurdun üzerinde türkçe “yoğurt” yazar, gurbet ellerde marketleri dolaşırken, rafta akrabanı görmüş gibi olursun, sarılasın gelir.

ama bizim çok da umrumuzda olmadığı için, durup dururken yoğurdumuzun standardı değiştirildi, ab'ye uyum ayağıyla protein oranı düşürüldü, yüzde 12 oranında yağsız kuru madde bulunması şartı tamamen kaldırıldı.

geleneksel olarak sade tüketilen, kıvamlı, koyu türk yoğurdu, cıvık hale getirildi. böylece, türk pazarında yer bulamayan, meyveli, cıvık avrupa malı yoğurtlara yol açıldı. çok kısa sürede çocuklarımızın yoğurt konusundaki damak zevki değişti.

i̇nek ithal ediyoruz, koyun ithal ediyoruz, çok da umrumuzda değil, aynı zamanda, uğurböceği ithal ediyoruz. hani “uç uç böcecik annen sana terlik pabuç alacak” var ya, işte onu ithal ediyoruz. tarımdaki zararlıları yok etmeye yarıyorlar. i̇thal tarım ilaçlarıyla bizim uğurböceklerinin neslini yok ettik, şimdi, tarımdaki zararlıları yok etsinler diye i̇spanyol uğurböceklerini ithal ediyoruz.

süt ürünlerinde kullanmak için “bakteri” ithal ediyoruz. çok da umrumuzda olmadığı için “yerli ve milli” bakterimiz yok mu birader diye düşünmüyoruz!

fare ithal ediyoruz, laboratuvarlarda deney yapmak için memlekette fare bulamıyoruz iyi mi…

memleketin adı turkey, çok da umrumuzda olmadığı için hindi ithal ediyoruz.

angola, eritre, kongo gibi afrika'nın gelişmiş ülkelerinden (!) saman ithal ettiğimizi zaten biliyorsunuz…

çok da umrumuzda olmadığı için solucan ithal ediyoruz.

i̇thal ettiğimiz solucanlarla gübre yapıyoruz. çünkü sadece toprağın üstünü değil, toprağın altındaki yaşamı da kuruttuk. elalemin solucanını ithal etmezsek, bu memlekette gübre bile üretemiyoruz.

narenciye para etmiyor, dalında çürümeye bırakıyoruz, ağaçları söküyoruz. çok da umrumuzda olmadığı için, ilaç ve çay üretimi için, portakal kabuğu, mandalina kabuğu, limon kabuğu ithal ediyoruz.

i̇skenderun demir çelik, ruslar yaptı, parasını domatesle ödedik.

seydişehir alüminyum, ruslar yaptı, parasını portakalla ödedik.

aliağa rafinerisi, ruslar yaptı, parasını salatalıkla ödedik.

oymapınar barajı, ruslar yaptı, parasını mandalinayla ödedik.

türk tekstilinin temeli, nazilli sümerbank basma fabrikası, ruslar yaptı, bir lira bile vermedik, kabak biber greyfurtla ödedik.

sebzemiz meyvemiz narenciyemiz işte bu kadar kıymetliydi.

çok da umrumuzda olmadığı için, hem bu hayati tesislerimizi sattık savdık, peşkeş çektik, imha ettik, hem de sebzemizi meyvemizi artık “çöp” fiyatına bile ihraç edemez hale geldik.

üç tarafımız denizlerle çevrili, iç denizimiz var, deniz büyüklüğünde göllerimiz var, çok da şeyimizde olmadığı için barbun senegal'den geliyor, kalamar hindistan'dan, ahtapot i̇spanya'dan, karides endonezya'dan, midye şili'den lagos mısır'dan, kalkan romanya'dan, uskumru norveç'ten, sinarit gana'dan, lüks otellerde yediğiniz kılıç şişler aslında çin'den ithal köpek balığı…

karadeniz'de 26 balığın neslini kuruttuk, marmara'da 125 balığın neslini tükettik, tarlada çipura yetiştirmeye çalışıyoruz. sardalya festivali düzenliyoruz ama, çok da umrumuzda olmadığı için sardalya yunanistan'dan geliyor.

çok da umrumuzda olmadığı için, 2002'den beri, toplam tarım alanımız 26 milyon hektardan 23 milyon hektara geriledi.

ekilen tarım alanımız 18 milyon hektardan 15 milyon hektara geriledi.

ayrıca, şu anda 4 milyon hektarlık alan, maddi imkansızlıklar nedeniyle ekilemiyor.

altıntıdır.