Hasta Sözlük - Sağlık Bilgi Kaynağı & Tıp Sözlüğü
dünya sağlık örgütü:

çin'de beyaz akciğer zatürresi hastalığı çok büyük bir hızla yayılıyor.

abd’de okulların kapatılması gündemde.
psi̇kopat çocuk yeti̇şti̇rme yollari
- daha küçükken çocuğa istediği her şeyi vermeye başlayın! bu şekilde o, herkesin onun geçimini sağlamak zorunda olduğuna inanacaktır.
- kötü sözler söylediği zaman gülün! böylece o kendisinin akıllı olduğuna inanacaktır.
- ona düşünmeyi ve beynini kullanmayı hiç öğretmeyin! 21 yaşına gelince kendi kararlarını, kendisi versin diye bekleyin!
- yerde bıraktığı her şeyi kaldırın; kitaplarını, ayakkabılarını, kıyafetlerini… onun için her şeyi siz yapın ki o, bütün sorumluluklarını başkalarına yüklemeye alışsın!
- onun gözünün önünde sık sık kavga edin ki aile bir gün parçalanırsa çok fazla üzülmesin.
- ona istediği kadar harçlık verin ki hiçbir zaman kendi parasını kazanmanın ne olduğunu öğrenmesin.
- yiyecek, giyecek ve konforla ilgili bütün arzularını yerine getirin ki, istediklerine ulaşmak için çalışmak gerektiğini öğrenmesin.
- komşulara, öğretmenlere, polislere karşı daima onun tarafını tutun ki, onların hepsine karşı peşin hükümleri oluşsun.
- bütün bunları ve benzerlerini yaparak yetiştirdiğiniz çocuğunuz bir gün suç islerse, kendisinden özür dileyin! ama onu felaket dolu bir hayata hazırladığınız için kendinize teşekkür etmeyi ihmal etmeyin!!

(bu belge, abd houston polis müdürlüğü tarafından hazırlandı ve kentteki tüm evlere ve okullara dağıtıldı.)
(psikiyatrist, hekim, akademisyen, yazar, prof. dr. bengi̇ semerci̇'nin paylaşımından)
14 yaşında evlendirildi, yıllar sonra diyarbakır'ın tek kadın muhtarı oldu. 40 kız çocuğunu gelin olmaktan kurtardı.
alın size ana sayfalara düşmesi gereken asıl rol model.
gül karen aça, 18 yaşında başarılı bir öğrenci.

diyarbakır'da doğup büyüyen gül karen aça, iki sene önce, google ve oxford'un ortak inisiyatifi "rise for the world" tarafından dünyanın en parlak 100 öğrencisinden biri seçilmişti.

yaşam boyu eğitim bursu kazanan karen, dünyanın en prestijli üniversitelerinin de bir anda dikkatini çekmeyi başardı.

üniversite eğitimi için kısa süre önce başvurularını tamamlayan karen, merakla beklediği kabul duyurularının açıklanmasıyla önce şaşkınlık daha sonra da büyük gurur yaşadı.

annesi müzik, babası matematik öğretmeni olan karen, her yıl yüzbinlerce adayın öğrenci olmak için başvurduğu harvard ve stanford başta olmak üzere john hopkins, dukenorthwestern,

berkeley toronto, georgia institute of techonolgy, california santa cruz üniversitelerinden tam burslu kabul aldı.

karen, henüz harvard ve stanford arasında bir karar veremediğini söyledi. aca su ve elektrik kullanımını vüzde 90 azaltan bir filtre geliştirmiş.
tebrikler karen!
•eşek bir defa gittiği yolu asla unutmaz,
bu yüzden değerli ve makbul kurban sayılan *develere kılavuzluk* yaparlar...

•eşek, bir mühendis gibi yokuşları matematiksel bir eğimle katederek, kısa mesafeleri de virajlar alarak çıkar.

•eşek, bir kere düştüğü çukura ikinci kez düşmediği gibi,
bir kere bastığı bataklığa bir daha basmaz...

• eşek, sıpasını doğururken kimseden yardım almaz, bakımını ve eğitimini kendisi verir...

• eşek, kendine iyilik yapanı da, kötülük yapanı da asla unutmaz...

• eşeğin gözleri harikadır,
yakından bakınca içinde kaybolursunuz...
bu yüzden bazı insanımsı yaratıklara eşek demek,
eşeklere yapılmış hakaret olur...

1950'li yıllarda amerikalı mühendisler gelmiş
türkiye'ye. küçük amerika olacağız diye ilk heveslendiğimiz günler.
bir kısım imar çalışmalarına rehberlik ediyorlarmış.

o zamanlarda bizde yol güzergahını belirleyecek alet yok, eleman yok..
nafia mühendisleri eşeği yokuşa sürüyorlar, arkasından elemanlar şeritmetre çekiyor ve eşeğin ayak izlerine kazık çakıp istikamet belirliyorlarmış.

bunu gören amerikalı mühendis, pratiği kavrayamamış ve sormuş:

- ne yapıyorlar böyle?

+rampada yolun güzergahını belirliyorlar.

- nasıl yani, anlayamadım?

+eşek % 7 eğimin üstüne çıkmaz, biz de eşeğin izinde kazık çakıp rampada yol güzergahı belirliyoruz. demişler.

yatışınca da sormuş: - peki, eşek bulamayınca ne yapıyorsunuz?
amerikalı katılarak gülmeye başlamış. yetkili cevap vermiş: +amerika'dan mühendis getirtiyoruz...!!!
vicks çocukluğumuzdan günümüze kullanılan bir merhemdir. i̇çinde bulunan kafur ve mentol sayesinde sürülen noktalarda ki kılcal damarları genişleterek toksin attırır ve ağrıyı azaltır. ayrıca ökaliptol, terebentin, mentol sayesinde solunum yollarını düzenler, ++

akciğerlerde salgıyı arttırır. vicks'i sadece solunum yolları için kullanıyorsanız yanılıyorsunuz. i̇şte, vicks'in bilinmeyen faydaları;
gece yatarken ayak tabanlarınıza vicks sürün, ovalayarak yedirin ve çoraplarını giyin.

öksürüğünüz varsa hemen kesildiğini fark edeceksiniz. özellikle gece oluşan öksürükleri bu uygulama hemen durdurur.
uzun yürüyüşler ve spor sonrası oluşan kas ağrılarında vicks ağrıyı giderir ve rahatlatır. bu nedenle ağrıyan kaslarınızın üzerine
merhemi yedirerek sürmek çok etkilidir.

mantar
ayak tırnaklarınızda tırnak mantarı varsa, viks'i kullanın. tırnaklara yaklaşık 2 hafta kadar viks sürdüğünüzde zamanla rengi koyulaşacak ve mantarlar ölecektir. normal ve sağlıklı tırnaklar çıkmaya başlayacaktır.

darbe sonucu veya düşme ile oluşan morarmalar da ve şişmeler de kullanılan viks, bölgeyi rahatlatır. morluklar oluşmaz, şişmeler iner. baş ağrısında alnınıza süreceğiniz bir miktar viks, basıncı azaltarak ağrıyı hafifletir.

uyku probleminiz varsa, ılık su içine atılan viks'i odanızda bırakın. viks'in buharı odayı doldurduktan sonra çok rahat uyuduğunuzu fark edeceksiniz.
enfeksiyon kapmayı önlemek için yaralandığınızda viks kullanabilirsiniz.

evinizde kedi besliyorsanız, kediler tırmalamayı severler. kedinizin en çok tırmaladığı alana bir parça viks kullanın. kokusu kedinizin o noktaya gitmesini engelleyecektir.

bir kene tarafından ısırıldığınızı fark ederseniz hemen oraya viks sürün.
güçlü olan kokusu kenenin hemen kendini bırakmasını sağlayacaktır.
sivrisinekler tarafından çok ısırılıyorsanız açıkta kalan yerlerinize bir miktar viks sürün. sivrisinekler sizi ısırmayacaktır. ayrıca sivrisinek isırığına sürülen viks, kaşıntıyı keser.

gripseniz ve kendinizi kötü hissediyor ve hırıltılı öksürüğünüz varsa, göğsünüze veya sırtınıza viks sürün. birer gazete kağıdı ile üstünü kapatın ve kıyafetlerinizi giyin. göğsünüz yumuşayacak ve öksürük ortadan kalkacaktır.
bitmeyen kalp pilinin mucidi dr. canan dağdeviren, meme kanserini teşhis eden elektronik sütyen geliştirdiğinin müjdesini verdi..

kutluyoruz gerçi hiç haber değeri görmedi ülkemizde ama biz gururla paylaşıyoruz..

başarılarının devamını diliyoruz🫶
bundan üç yıl önce sivas/gürün'deki bahçemizde tesadüf bir domates fidesinin kökünün yanında yabani semiz otu filizlenmişti
hiç dokunmadım...
aylar içerisinde gördüğüm olgu, kökünde semizotunun filizlendiği domates fidesi tarladaki diğer domateslerden daha fazla büyüdüğünü, geliştiğini hiç hastalanmadığı ve daha fazla ürün verdiğini gördüm...
bu semizotundan aldığım bütün tohumları ertesi sene diktiğim her domates fidesinin yanına bir semi̇zotu tohumu koydum...
sonuç mükemmeldi...
domatesler hayvansal gübreye bile ihtiyaç duymuyordu...
lütfen yeti̇şti̇rdi̇ği̇ni̇z bi̇tki̇lerde ozot ni̇trat vb. ki̇myasal barindiran gübreler kullanmayin...
i̇nanin si̇zi̇n caninizi, canlarinizi alan azrai̇l oluyorlar..

bu sene merakımdan köklerini görebileceğim şekilde 20 cm kadar kazdım, domatesin kökleri 18 cm bitiyordu ama semiz otunun köklerinin sonunu 30 ya da 40 cm kazmama rağmen sonunu göremedim...

i̇şin ilginç yanı semizotunun kökleri ve o köklere ait zilleri domatesin kökleri ile kaynamıştı...
i̇şin sırrı semizotu toprağın çok derinliklerine ulaşıyor o derinliklerdeki besinlerle beslenirken o derinliklerdeki domatesin ulaşamadığı besinleri de domatesle paylaşıyordu...
toprağın altında öyle bir dünya vardı ki bitkiler birbirleri ile yardımlaşıyor, birbirlerini güçlü tutabilmek için her şeylerini paylaşıyorlardı.
toprağın altında bir hoşgörü cenneti mevcuttu.
i̇nsanlar çocukları kadınları öldürürken bitkiler birbirlerini yaşatıyordu.

alıntıdır..
gereksiz antibiyotik kullanımı avrupa'da her yıl 35 binden fazla can kaybına yol açıyor

avrupa hastalık önleme ve kontrol merkezi (ecdc), avrupa'da her yıl 35 binden fazla kişinin gereksiz antibiyotik kullanımına bağlı antimikrobiyal dirençli enfeksiyonlardan öldüğünü ve bu sayıların önceki dönemlere göre arttığını duyurdu.

avrupa hastalık önleme ve kontrol merkezi (ecdc), avrupa'da her yıl 35 binden fazla kişinin gereksiz antibiyotik kullanımına bağlı antimikrobiyal dirençli enfeksiyonlardan öldüğünü ve bu sayıların önceki dönemlere göre arttığını duyurdu.
ecdc tarafından avrupa antibiyotik farkındalığı günü nedeniyle yayımlanan rapora göre, 2016-2022 döneminin verileri, antimikrobiyal dirençli enfeksiyonlardan ölenlerin sayısının önceki dönemlere göre arttığını gösterdi.
bu tür enfeksiyonların insan sağlığı üzerinde, grip, tüberküloz ve hiv/aids virüsleri benzeri etkisi bulunuyor.

bu türden en düşük enfeksiyonlar avrupa'nın kuzeyinde, en yüksek enfeksiyonlar ise avrupa'nın güneyinde ve doğusundaki ülkelerde bildirildi.
raporda ecdc direktörü andrea ammon'un şu ifadelerine yer verildi:
"antimikrobiyal dirençli bakterilerle, özellikle son basamak antimikrobiyal tedaviye dirençli olan enfeksiyonlara atfedilebilen ölümlerin sayısında endişe verici artışlar görüyoruz. avrupa birliği/ avrupa ekonomik alanı'nda her gün yaklaşık 100 kişi bu enfeksiyonlardan ölüyor. gereksiz antimikrobiyal kullanımını azaltmak, enfeksiyon önleme ve kontrol uygulamalarını iyileştirmek, antimikrobiyal yönetim programları tasarlamak, uygulamak ve ulusal düzeyde yeterli mikrobiyolojik kapasiteyi sağlamak için daha fazla çaba gösterilmesi gerekiyor."
raporda, şöyle örnekler verildi:
"2021'de, farklı antimikrobiyal gruplara dirençli acinetobacter türü vakalarının sayısı, 2018-2019 ortalamasının iki katından fazlaydı. başka bir örnek, genellikle son çare olarak kullanılan bir antibiyotik olan karbapenemlere dirençli klebsiella pneumoniae vakalarının yüzdesi. bu oran 2020'de yüzde 31 ve 2021'de yüzde 20 daha artmıştır."
abd: bilim insanları spor yapmanın vücuda olumlu etkilerini taklit eden ilaç geliştirdi. söz konusu yeni ilaç farelerde metabolizmayı hızlandırdı, kas kazanımına ve kilo kaybına yardımcı oldu.

bilim insanları, sıkı bir antrenmanın vücuda yaptığı olumlu etkileri taklit edebilen yeni bir ilacı başarıyla test etti.
amerika birleşik devletleri'nde yer alan (abd) florida üniversitesi'nden görevli bir araştırma ekibi slu-pp-332 adlı molekül bazlı ilacı obez fareler üzerinde denedi. deney ekibi, yapılan testlerde farelerin metabolizmasını hızlandırmayı, kas kütlesi kazanımını ve kilo kaybını artırmayı başardı.
sağlıklı beslenme, düzenli uyku, sigara ve alkol tüketiminden kaçınma ve stresten uzak durma gibi etmenlerin yanı sıra sağlıklı bir hayat yaşamak için spor yapmanın gerekliliği tartışılmaz.

düzenli egzersiz yapmanın vücuttaki mutluluk hormonlarını artırdığı, kalp ve solunum yolları rahatsızlıklarını azalttığı, şeker hastalığını (diyabet) önlediği ve hatta bazı kanser vakalarının iyileşmesine yardımcı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış bir bulgu.
spor yapmanın faydaları bununla da kalmıyor. birleşik krallık ulusal sağlık servisi'ne (nhs) göre spor yapmak beyindeki sinir sistemini uyararak stresi azaltıyor, depresyon veya demans riskini de en düşük seviyeye indiriyor.
dünya sağlık örgütü'ne (who) göre ortalama bir birey, haftada 2,5 ile 5 saat arasında orta yoğunlukta egzersiz yapılmasını öneriyor. ne yazık ki dünya genelindeki verilere bakacak olursak yetişkinlerin yüzde 25'iyle gençlerin yüzde 80'i bu tavsiyeye uymuyor.
bilim insanları uzun seneler boyunca vücudu yormadan, fiziksel aktivitenin yaptığı olumlu etkileri taklit edebilecek farklı yöntemler geliştirmeyi denediler. bu yeni gelişmeyle birlikte, belki de bu konuda başarılı olmaya çok yakınlar.
bursa'da aradığınız her şey burada!

bursa’da tüm satılık ve kiralık ilanları bursabuluyor.com ‘da!

2016 yılında hizmet vermeye başlayan bursabuluyor.com bursa iline özel oluşturulmuş sosyal ilan sitesidir. kiralık araçlardan satılık gayrimenkullere bursa içinde ve çevresinde ihtiyacınız olan her şeye tek bir adresten ulaşabilir, aradıklarınızı anında bularak zaman kaybetmeden hızlı çözümler elde edebilirsiniz.

gelişmiş alt yapı

bursa’ya özel ilan sitesi kurulduğu ilk günden itibaren alt yapısını site ziyaretçilerini memnun etmek ve daha kaliteli bir hizmet sunmak adına her geçen gün geliştirmekte ve daha hızlı bir site içi arama deneyimi sunmaktadır. site içi özelleştirilmiş arama seçeneklerini kriterleriniz doğrultusunda özelleştirebilir, ihtiyaçlarınıza daha hızlı ve kolay bir şekilde ulaşarak beklentilerinize hızlı çözümler üretebilirsiniz.

kurumsal ve bireysel kullanıcıların i̇htiyaçlarına cevap veren çözümler

bursabuluyor.com ilan sitesi hem bireysel hem de kurumsal ihtiyaçlara cevap veren ilanları ile geniş çaplı bir hizmet sunuyor. profesyonel kadrosu sunduğu özel pazarlama çözümleri ile hitap etmek istediğiniz hedef kitlesi ve piyasa ile sizleri etkili bir şekilde bir araya getirerek, ilanlarınızın geri dönüşünde zaman kaybı yaşamadan beklentilerinize cevap vermektedir. aradığınız veya kiraya vermek istediğiniz ürünlere etkili geri dönüşler alacağın ilan sitesinde beklentilerin üzerinde bir hizmet almanın ayrıcalığını yaşayacaksınız. sadece bursa’dan değil, türkiye’nin farklı bölgelerindeki ilanlara da ulaşabilir, alı, satım ve kiralama ile ilgili tüm ihtiyaçlarınızı tek bir adresten karşılayabilirsiniz.

her geçen gün artan site i̇çi arama ve ziyaretçi sayısı

sahip olduğu özel sistem ve alt yapısı ile en iyi ilan formatını sunan bursabuluyor.com hedef odaklı çalışmaları ile ilanların en kısa zamanda amacına ulaşmasını sağlamaktadır. araç alım ve satımlarından gayrimenkullere kadar yapılan tüm aramalarda, en uygun arama sonuçları listelenmek de ve saatlerce ihtiyaçlara uygun ilan aramaya gerek kalmadan çözüme gidilebilmektedir.

her geçen gün artan ziyaretçi sayısı ve ilanları ile bursa’ya ayrıcalıklı bir hizmet sunan bursabuluyor.com kendinizi bursa’da ayrıcalıklı hissetmenizi sağlayacak platformlardan birisi haline gelmiştir. karmaşık ve ihtiyaçların dışında arama sonuçlarına ulaşmak ve saatlerce hatta günlerce aradığınız ilana ulaşabilmek için harcadığınız zamanı size sunan bu ücretsiz ilan sitesi ile aradığınız cevapların hepsine ulaşabilir, hızlı çözümler el edebilmenin ayrıcalığını yaşayabilirsiniz.

bursabuluyor.com
hanımı ile anlaşamayan bir bedeviye “sebep nedir?” diye sorarlar:
“mahremim hakkında konuşmam” der.
karısını boşayınca tekrar sorarlar; “sebep neydi?” diye

“başkalarının mahremi hakkında konuşmam” der.

en basit paylaşımların altında eşinin aleyhinde atıp tutan, doğum gününü hatırlamadı, hediye almadı diye eşini cümle aleme kesip odunlukla suçlayan kişilere,

başkalarının yanında, eşinin hoşlanmadığı yönlerini anlatan kişilere, boşandıktan sonra eski eşine atmadık iftira bırakmayanlara okutmak lazım bunu.
kim bilir belki utanırlar…
sevgi bitebilir, saygı bitebilir ya da azalır.
ama edep biterse, ne kalır geriye..?

alıntıdır.
zeytin zamanına az kaldı, onun için belki bilmeyenler vardır diye uzmanından bir bilgi aktarmak istedim

herkesin kafasını kurcalayan zeyti̇nyaği hakkında açıklama yapmak istedim.
sol başta gördüğünüz yeşil renk olan yağ, erken hasat dediğimiz yağ. rengi genelde yeşil olur. zeytin ağaçta olgunlaşmasını tamamlamıştır, fakat daha kararmaya başlamadan ağaç üzerinden toplanır.

bu zeytin toplandıktan sonra üzerinden 4 saat geçmeden hemen sıkıma girer ve yağ çıkarılır. zeytin bu haldeyken içindeki mineraller üst seviyedir. bolca klorofil içerir ancak bu yöntemde zeytinden çıkan yağ oranı az olduğundan maliyetlidir.

sabahları kahvaltıda salatalarda ve birçok hastalıkta kullanılır, maliyeti yüksek olduğundan satış fiyatı da yüksektir.

ortada gördüğünüz yağ taze yağdır. şöyle ki zeytin toplanır biriktirilir sonra sıkıma gider ve sıkımdan sonra dinlendirilmeden ambalajlanır ve piyasaya sürülür.

aroması tadı mükemmeldir tek dezavantajı aslında bu dezavantaj değildir bence avantajdır dinlenmediği için rengi bulanıktır hafif tortuludur, zamanla tortusu dibe çökecektir. her türlü yemeklerde salatalarda kahvaltıda rahatlıkla kullanılır ve ömrünüze ömür katar.

sağ baştaki yağ ortadaki yağın sıkımdan sonra dinlenme tanklarına alınıp dinlendirilen tortusu dibe çöktükten sonra satışa sunulan aroması kokusu her şeyi ile mükemmel doğanın insanlara sunduğu en güzel gıdadır. i̇ster gıda olarak ister ilaç olarak her şeyde kullanabilirsiniz.

sızma zeytinyağı zeytin toplandıktan sonra kırma ve parçalama ezme yöntemi ile zeytinden ayrıştırılması sonucu elde edilen yağdır. hi̇çbi̇r katki maddesi̇ ve ki̇myasal kullanilmaz......

riviera zeytinyağı da ise yağın içine asidi çok yüksek olduğundan tatlandırıcılar asit azaltıcılar eklenir ve bu yağ rafine edilir. bazı durumlarda içine mısır özü gibi maddeler katılır.

alıntıdır.
evlenen bir çifte tavsiyelerde bulunan bir nikah memurunun sözleri gündem oldu.

memur evlenen çifte, “evliliklerinizi başkalarının evlilikleriyle kıyaslamayın, peri masallarına aldanmayın çünkü gerçek değil, mükemmeli aramayın hiçbirimiz mükemmel değiliz, birbirinizin geçmişini sorgulamayın adı üstünde geçmiş, eşinizin sizin zihninizi okumasını beklemeyin maalesef bunu hiç kimse yapamıyor, istediğiniz ya da istemediğiniz her şeyi açık açık söyleyin, konuşarak her şeyin çözülebileceğine inananlardanım. birbirinize yaşam alanı bırakın, evlendiniz diye her şeyi birlikte yapmak zorunda değilsiniz” dedi.

hikaye üzerinden örnek veren memur “çok bilindik bir hikaye vardır. kirpiler eşlerine dikenlerinin boyu kadar yaklaşırlarmış. bilirmiş ki çok yaklaştığında dikeni batacak eşinin canı yanacak, sizde birbirinizin canı yakmamak adına o yaşam alanını lütfen bırakın birbirinize” ifadelerini kullandı.

nikah memuru konuşmasının devamında, "evliliğinizi yaşarken birbirinizin üzerine hesaplar yapmayın. hesapsız yaşayın, haritalara bakmadan yol alın. lütfen ama lütfen birbiriniz sahibi değil yoldaşı olmaya çalışın. ‘her şey güzel olacak’ sözünü vermeyin maalesef ki olmuyor ama ola ki ‘her şey kötü olursa ben yine senin yanındayım’ sözü çok daha kıymetli. bir de çok sevdiğim bir söz var benim ‘ses yankısını duymazsa kaybolur gider ve insanda öyle’ kulak verin birbirinizin söylediklerine, ne demek istediğinizi anlamaya çalışın. birbirinizin yankısı olun kaybolup gitmeyin” diye belirtti

alıntıdır.
okumaya değer bir yazı:

kanada'da mercimek yoktu, 1972 yılında üniversitelerinde mahsül üretim merkezi kurdular, mercimek araştırmalarına başladılar, hatta ürün çeşitliliği için türkiye'den mercimek örneği aldılar.

bizim çok da umrumuzda olmadığı için, bugün kanada'dan mercimek ithal ediyoruz, mercimek ithalatımızın yüzde 80'i kanada'dan.

yoğurt… biz icat ettik, adını biz koyduk, dünyanın hangi lisan konuşulan ülkesine giderseniz gidin, yoğurdun üzerinde türkçe “yoğurt” yazar, gurbet ellerde marketleri dolaşırken, rafta akrabanı görmüş gibi olursun, sarılasın gelir.

ama bizim çok da umrumuzda olmadığı için, durup dururken yoğurdumuzun standardı değiştirildi, ab'ye uyum ayağıyla protein oranı düşürüldü, yüzde 12 oranında yağsız kuru madde bulunması şartı tamamen kaldırıldı.

geleneksel olarak sade tüketilen, kıvamlı, koyu türk yoğurdu, cıvık hale getirildi. böylece, türk pazarında yer bulamayan, meyveli, cıvık avrupa malı yoğurtlara yol açıldı. çok kısa sürede çocuklarımızın yoğurt konusundaki damak zevki değişti.

i̇nek ithal ediyoruz, koyun ithal ediyoruz, çok da umrumuzda değil, aynı zamanda, uğurböceği ithal ediyoruz. hani “uç uç böcecik annen sana terlik pabuç alacak” var ya, işte onu ithal ediyoruz. tarımdaki zararlıları yok etmeye yarıyorlar. i̇thal tarım ilaçlarıyla bizim uğurböceklerinin neslini yok ettik, şimdi, tarımdaki zararlıları yok etsinler diye i̇spanyol uğurböceklerini ithal ediyoruz.

süt ürünlerinde kullanmak için “bakteri” ithal ediyoruz. çok da umrumuzda olmadığı için “yerli ve milli” bakterimiz yok mu birader diye düşünmüyoruz!

fare ithal ediyoruz, laboratuvarlarda deney yapmak için memlekette fare bulamıyoruz iyi mi…

memleketin adı turkey, çok da umrumuzda olmadığı için hindi ithal ediyoruz.

angola, eritre, kongo gibi afrika'nın gelişmiş ülkelerinden (!) saman ithal ettiğimizi zaten biliyorsunuz…

çok da umrumuzda olmadığı için solucan ithal ediyoruz.

i̇thal ettiğimiz solucanlarla gübre yapıyoruz. çünkü sadece toprağın üstünü değil, toprağın altındaki yaşamı da kuruttuk. elalemin solucanını ithal etmezsek, bu memlekette gübre bile üretemiyoruz.

narenciye para etmiyor, dalında çürümeye bırakıyoruz, ağaçları söküyoruz. çok da umrumuzda olmadığı için, ilaç ve çay üretimi için, portakal kabuğu, mandalina kabuğu, limon kabuğu ithal ediyoruz.

i̇skenderun demir çelik, ruslar yaptı, parasını domatesle ödedik.

seydişehir alüminyum, ruslar yaptı, parasını portakalla ödedik.

aliağa rafinerisi, ruslar yaptı, parasını salatalıkla ödedik.

oymapınar barajı, ruslar yaptı, parasını mandalinayla ödedik.

türk tekstilinin temeli, nazilli sümerbank basma fabrikası, ruslar yaptı, bir lira bile vermedik, kabak biber greyfurtla ödedik.

sebzemiz meyvemiz narenciyemiz işte bu kadar kıymetliydi.

çok da umrumuzda olmadığı için, hem bu hayati tesislerimizi sattık savdık, peşkeş çektik, imha ettik, hem de sebzemizi meyvemizi artık “çöp” fiyatına bile ihraç edemez hale geldik.

üç tarafımız denizlerle çevrili, iç denizimiz var, deniz büyüklüğünde göllerimiz var, çok da şeyimizde olmadığı için barbun senegal'den geliyor, kalamar hindistan'dan, ahtapot i̇spanya'dan, karides endonezya'dan, midye şili'den lagos mısır'dan, kalkan romanya'dan, uskumru norveç'ten, sinarit gana'dan, lüks otellerde yediğiniz kılıç şişler aslında çin'den ithal köpek balığı…

karadeniz'de 26 balığın neslini kuruttuk, marmara'da 125 balığın neslini tükettik, tarlada çipura yetiştirmeye çalışıyoruz. sardalya festivali düzenliyoruz ama, çok da umrumuzda olmadığı için sardalya yunanistan'dan geliyor.

çok da umrumuzda olmadığı için, 2002'den beri, toplam tarım alanımız 26 milyon hektardan 23 milyon hektara geriledi.

ekilen tarım alanımız 18 milyon hektardan 15 milyon hektara geriledi.

ayrıca, şu anda 4 milyon hektarlık alan, maddi imkansızlıklar nedeniyle ekilemiyor.

altıntıdır.
hamamböceği teorisi:
restoranın birinde bir gün aniden bir hamamböceği belirdi ve orada bulunan bir kadının üzerine çıktı.

kadın korkudan çığlık atmaya başladı.

paniklemiş yüzü ve titreyen sesiyle, can havliyle hamam böceğini üzerinden elleriyle atmaya çalışırken zıplamaya başladı.

onun bu tepkisi bulaşıcı olmuştu, bulunduğu gruptaki diğer insanlar da paniklemişti.

kadın sonunda hamam böceğini üzerinden atmayı başardı derken… başka bir kadının üzerine düştü hamam böceği.

şimdi aynı şeyleri yaşamak için sıra gruptaki diğer bir kadındaydı.

garson hemen imdatlarına koştu.
bu nöbet değişiminde, bu sefer de hamam böceği garsonun üzerine düştü.

garson dimdik durdu, kendini toparladı ve gömleğindeki hamamböceğinin davranışlarını gözlemledi.

kendine yeterince güvendiğini hissettiğinde, hamam böceğini parmaklarıyla tutarak, restorandan dışarı attı.

kahvemi yudumlayıp, curcunayı izlerken, beynimdeki anten birkaç fikir yakaladı ve merak etmeye başladı, kadınların bu tiyatral, abartılı hareketlerinden hamamböceği mi sorumluydu?

eğer öyleyse, neden garson rahatsız olmadı?

durumu mükemmel yakın bir şekilde, hiçbir kargaşa çıkarmadan halletti.

buna neden olan hamamböceği değildi, hamamböceğinin sebep olduğu rahatsızlığı o kadınların giderebilecek kabiliyette olmamasıydı, onları bu denli rahatsız eden buydu.

farkettim ki, babamın, karımın veya patronumun bağırması değildi beni rahatsız eden, bana bağırmalarıyla hissettiğim rahatsızlıkla başa çıkamamamdı.

yoldaki trafik değildi beni rahatsız eden, trafik sıkışıklığıyla oluşan sıkıntılı durumu halledemeyecek olmamdı.

hayatımdaki kargaşayı yaratan şey, problemin kendisinden çok benim ona verdiğim tepkiydi.

hikayeden çıkarılan dersler:

anladım ki, hayatta olaylara tepki vermemeliyim.

onun yerine, olaylara cevap vermeliyim.
kadınlar hamam böceğine tepki verirken, garson ise cevap verdi.

tepkiler içgüdüsel olarak gösterilen şeylerken, cevaplar etraflıca düşünülerek oluşturulmuş şeylerdir.

hayati anlamanın güzel bir yolu.
mutlu olan biri, hayatındaki her şey yolunda olduğu için mutlu değildir.

mutlu olmasının sebebi, hayatındaki olaylara karşı tutumunun doğru olmasıdır.

sundar pichai
limon hakkında ilk defa duyacağınız altın değerinde bilgiler;
limonda bulunan asit koltuk altında oluşan bakterileri öldürür. koltuk altına limon sürerseniz kokuyu yok eder, hem doğal, hem de zararsızdır.

limonu topuk ve ayak uçlarına 10 dk masaj uygulayarak sürmek; grip ve nezleyi hızlıca geçirir..

paslanan malzemelerinizi limon suyunda bekletirseniz pası çözülür ve hızlıca temizleyebilirsiniz.

limon suyu içmek; bağışıklık sistemini güçlendirir, kırışıklık ve lekeleri azaltır, diş ağrısını dindirir ve kanı temizler.

3 limon ve 1 kaşık vanilyayı su bitinceye kadar kaynatin; evdeki hava tertemiz olacak, koku gidecektir.

bileklerinize birkaç damla limon damlatırsanız vücudunuz dinç olur ve enerjiniz artar.

elinize sinen kokuları limonla ovarak yok edebilirsiniz.

sabahları yorgun uyanıyorsanız baş ucunuza limon koyun, kötü kokuyu alır ve salgıladığı kokuyla stresinizi azaltır, uyku kalitenizi ise yükseltir. enerjik uyanırsınız.

limon kabuğu yemenin faydaları ise saymakla bitmiyor, tam bir şifa deposu!

diş etlerini güçlendiriyor, karaciğerde yağlanmayı önlüyor, bağırsakları koruyor, hücre hasarını önlüyor, kanser riskini azaltıyor. kalp ve damar sağlığını koruyor.

alıntıdır.
babam'ın hastalığının daha yeni ortaya çıktığı dönem 2000'li yılların sonlarıydı ve ilk olarak hafıza kaybı ile başladı.
bir gün kemal'i çok özledim hiç gelmiyor arayıp sormuyor dedi. oysa kemal sunal 4 ay önce vefat etmişti, öldüğünü söyleyemezdim çünkü babamın kemal abi'nin cenazesindeki perişan hali gözümün önünden hiç gitmiyordu. film çekimi için şehir dışında ve meşgul olduğunu söyledim. babam o zamanlarda hep ölen arkadaşlarının hayatta olduğunu sandı mutlu olmasını istediğimiz için vefat ettiklerini söylemedik.
2002 yıllarının ilk aylarına geldiğimizde babam zor yürüyor ve sürekli rahatsızlığından dolayı yatıyordu. bir gün bana odasındaki televizyonun kanalını değiştirmemi söyledi kumandayla bir kaç kanal gezdim birden ekranda limonnn diye bağıran o efsane aktör çıktı karşımıza yani babam neşeli günler'in kavga sahnesine denk gelmiştik. tebessümle babama baktım ama söylediği sözler ile bir anda gözlerim doldu:
"ben bu adami çok sevi̇yorum çok güzel oynuyor adi ne bu adamin" dedi. o koca aktör artık kendinin kim olduğunu da hatırlamıyordu..güner özkul.
münir özkul'un anısına saygıyla.
tolga çevik'in yıllar önce eşi ile ilgili yazdığı yazı;

"öncelikle beni; 97 model arabam 68 bin km'deyken ve evimiz kirayken seçtiğin, bana tahammül ettiğin, bana güzel bir hayat ve huzur, yetmezmiş gibi iki de hayırlı evlat verdiğin,

i̇kisini de
'-ay hayatım bakıcı şart' demeden, arkadaşların gezerken, sen evinde, kucağında salladığın, dogururken 'allah aşkına şu kadrajcı fotomuzu çeksin' diye moda deliliği yapmadığın, ‘mutlaka her hafta orada burada gözükmemiz lazım, evde bakıcı olmalıdır’

demediğin ve ne olursam olayım beni ve evlatlarımızı sevdiğin için sana ayrı aşığım.

senin kıymetini bilmek bile insana haz veriyor.
birlikte nice 13 senelere özgiş hanım. sene-i devriye'miz yuvamız hayırlı olsun.

sevmek güzel şey. hele sevmenin karşılığı muhatabında karşılık buluyorsa.

siz bu anlamlı ve bir o kadar güzel sözler için ne düşünüyorsunuz?
çayın yeni yeni içilmeye başladığı günler.
fakir baykurt, evlerinin önüne açılan kahveden gelen, hoş kokulara dayanamaz ve bir gün "çay isterim, ille de çay!" diye tutturur.

anası oğluna kıyamaz elinden tutup kahvenin önüne götürür ve kahveci topal hüseyin’i çağırıp "hüseyin bir bardak çay getir!" der.

çay gelir, çayın nasıl içileceğini bilmeyen fakir baykurt, sıcak çaydan hızla bir yudum içer ve ağzı yanınca bardağı yere atar.

çay dökülür ama yer toprak olduğu için bardak kırılmaz.

fakir baykurt, "anam şimdi vuracak? şurama mı vuracak? burama mı vuracak?" diye beklerken anası kahveciyi yeniden çağırır:
"hüseyin bir çay daha ver!"
fakir baykurt’a ikinci çay gelir. çayı üfleyerek içer.
yıllarca anasına sorup durur:
”anacığım o gün çayı döktüm, bir tokat vurmadın; neden vurmadın?”

bu sorunun cevabını anası yıllar sonra oğlunun öğretmenlik yaptığı köy okulunda verir.
oğlunun sınıfını görmek isteyen elif baykurt o gün sınıfa girer, oğlunun ders vermesini izler.
beş sınıfı birden okutan fakir baykurt anasının ders izlemeye geldiği günü şöyle anlatır:
"sınıfta estim, gürledim!"

ders bitince dışarıya çıkarlar, fakir baykurt anasına sorar: "anacığım, beğendin mi öğretmenliğimi?"
anası:
"eh, işte fena değil!"
fakir baykurt:
"nasıl fena değil, müfettişler geliyor; iyi veriyor, pekiyi veriyor. sen de fena değil diyorsun, nasıl olur böyle?"
anası:

"yıllarca sordun, durdun. şimdi söylüyorum, aç kulağını dinle! ben sana çay döktüğün gün kızsaydım, içindeki aslan küserdi. dövseydim, o aslan ölürdü! böyle öğretmen falan olamazdın. i̇şte, sen de benim yaptığımı yap ve sakin ol. dayak atıp bu çocukların içlerindeki aslanı sakın öldürme!.."
tıp tarihinin en kara lekesi: thalidomide faciası

grünenthal firmasının ürettiği contergan adlı ilaç hamilelerde uyku problemlerini ve sabahları duydukları kimi rahatsızlıkları gidermek için üretildi. 1957’den 1961’e kadar batı almanya’da piyasada kaldı, ilaç avustralya’ya kadar kıtalar arası bir dağıtım ağına çıkmıştı.

alman ilaç firması reçetesiz satılan contergan prospektüsünde “hamile kadınlar, anne ve çocuklar tarafından güvenle kullanılabileceği” yazıyordu. oysa yeterli testler yapılmamış hatta kimi denemelerde toksit durumlar fark edilmişti. i̇laç yine de piyasaya sürüldü.

dönemin en çok satan ürünlerinden oldu. sonuçlar ise ağırdı: 90.000’den fazla düşük, 10.000’den fazla sakat ve ölüm. zamanla sayılar artmaya başladı. bebeklerin elleri ve ayakları gelişemiyor, kasıktan ya da omuzdan kolsuz – bacaksız deforme uzuvlar ortaya çıkıyordu.

i̇laç piyasaya çıktıktan dört yıl sonra 1961 yılında hamburg’lu bir çocuk doktoru olan widukind lenz tarafından mercek altına alındı.
lenz, özellikle erken hamilelik dönemindeki thalidomide kullanımı ve kusurlu doğumlar ile ilgili kanıtları grünenthal’a sundu.

kasım ayının ortalarına doğru firmanın artık kaçacak deliği kalmamıştı contergan toplatılmaya başlandı.

davalar açılmaya başlanıyor. i̇lk dava nisan 1970’de karara bağlanıyor. grünenthal ilacın yıkıma uğrattığı ailelere toplam 100 milyon mark ödemeye mahkum ediliyor.

thalidomide’in mağduru olmayan sadece iki ülke olduğu söyleniyor: türkiye ve abd. kimi kaynaklarda darbe döneminde ülkenin thalidomide maddesine ve ilaca para ayıracak durumda olmadığının altı çiziliyor; fakat gerçek çok farklı.

i̇leri görüşlü ve vatansever bilim insanlar...

bakteriyoloji üzerine uzmanlaşmış veteriner hekim ord. prof. dr. süreyya tahsin aygün ile ankara üniversitesi tıp fakültesinde farmakoloji kürsüsü'nün başkanı olan prof. dr şükrü kaymakçalan,

bu ilacın kullanımına itiraz ettiler. prof. kaymakçalan; ilacın toksikoloji test analizlerinin yeterli olmadığını, prof. aygün ise thalidomide üzerinde yaptığı deneylerde tavuk embriyolarında gelişim problemleri olduğunu söylemişti.

sağlık bakanlığı bu görüşleri baz alarak ilaca ruhsat vermedi. thalidomide; 'mucize ilaç' diye diğer 50 ülkede pazarlanadursun, ülkemize uğramadan geçti, türkiye'de bu felaketten etkilenen bir çocuk dahi olmadı. bu ilaç ise avrupa başta olmak üzere birçok ülkede faciaya yol açtı.

alıntıdır.