menenjit nedenleri ve tedavisi - Hasta Sözlük
Mikroplu hava sağlıklı kimsenin burun boşluklarına ve boğaz boşluğuna girdikten sonra menengokoklar buralarda balgamlı burun boğaz yangısına yol açarlar. Bunun sonucunda mikroplar burun ve boğaz (yutak) mukozaları yoluyla kana karışabilirler. Daha önceleri yukarı solunum yolları (boğaz, burun) hastalıkları geçirmiş bir kimsede, bu kesim hırpalanmış olduğundan, bu olasılık daha da faz ladır. Mikroplar kana karışırlarsa önce bir septisemi aşaması görülür. Sepsimenengokoksik aşama veya menengokoksemi de denilen bu aşamadan sonra, mikroplar kan yoluyla beyin ve omuriliğin yumuşak menenjlerine ulaşırlar ve menenjit ortaya çıkar.
Hastalığın bulaşmasıyla ortaya çıkması arasındaki kuluçka dönemi 3-6 günlük bir süredir. Bu süre içinde hasta ya hiç bir şey farketmez va da soğuk algınlığı belirtileri gösterir. Hastalık bundan sonra şiddetli baş ağrısı, genel bitkinlik ve yüksek ateşle (40 derece ve daha yüksek) ortaya çıkar. Başlangıçta titremeler, mide bulantısı, kusma, belkemiğinde ağrı vardır. Ağzın geri kesimlerinin ve boğaz boşluğunun mukozası kırmızı ve şiştir.
Birkaç gün süren bu ilk aşamada genellikle deride kırmızımtrak lekeler, kızılı hatırlatan benekler ya da daha fazla deri içine kanayan kırmızı noktalar görülür. Bu aşamadan sonra gerçek menenjit, menengokokların kan yoluyla beyin ve omuriliğin yumuşak menenjlerine ulaşıp yangılama oluşturmasıyla başlar. Bu aşamaya özgü belirtiler şunlardır:
1 — Sürekli ve şiddetli baş ağrısı: Başın tümü ağrır; hareketle, duruş değiştirmekle, öksürük, aksırık gibi başı sarsan ufak hareketlerle, hatta hafif bir gürültü duymakla ağrı artar.
2 —Kusma: Hasta hiç bir şey yemediği zaman bile, ruhsal nedenlerle kusar.
3 — Genel bir aşırı duyarlık: Hasta hafif bile olsa her çeşit dış dürtüye karşı çok duyarlıdır; basit bir okşama, ışık, yüksekçe ses hastayı rahatsız eder.
4 — Kaslarda aşırı kasılma (hipertoni) yani aşırı ve istem dışı sertlik, en çok gövde kaslarında, ensede ve sırtta görülür. Karın kasları içe doğru çekilip sertleştiğinden hastanın aldığı bu şekle «kayık biçim karın» denilir. Hipertoni ense ve belkemiği kesimini de çok sertleştirir. Çiğneme kasları da kasıldığından çene kilitlenir.
Bütün bunların sonucu olarak hasta özel bir yatış biçimi gösterir. Bir yana dönük yatan hastanın dizleri bükülür; uylukları kalçaya doğru kıvrıktır. Baş dik ve biraz geriye doğrudur.
Dudaklarda ve burun deliklerinde uçuk olabilir. Gözde felç olgularına rastlanabilir. Şaşılık ve çift görme olabilir. Kas kirişlerinin refleksleri her zaman aynı değildir. Bazen normal, bazen aşırıdır. Deri üzerine parmakla bir çizgi çizilirse bu çizgi boyunca uzun süre kaybolmayan bir kırmızılık görülür.
Nabız hızlı veya yavaş, fakat hep zayıftır. Tansiyon başlangıçta yüksektir; sonra normalin altına düşer. Solunum hızlı, ve yüzeysel, yani göğüs ve karın hareketi belli belirsizdir. Dudaklar ve dil kuru ve morumsudur; kabızlık vardır. Çırpınmalar, sayıklamalar görülür; hasta bazen çok hareketli, bazen uykulu durumdadır. Bu uyku durumu gittikçe ağırlaşarak hastayı komaya götürebilir.
Bütün bu belirtilere bakarak teşhis koymak zor değildir. Fakat, teşhisin, omurga boşluğundan alınan omurilik sıvısının incelenmesi ile doğrulanması gerekir. Sağlıklı bir insanın omurilik sıvısı duru ve saydamdır. Bu hastalıkta ise bulanık ve çoğu zaman irinlidir. Ayrıca miktarı arttığından şırınganın içine normalden yüksek bir basınçla fışkırır ya da birbirine pek yakın damlalarla akar. Bu sıvının mikroskobik incelenmesinde menengokoklar, çok çekirdekli lökositler ve irin hücreleri bulunur.
Hastalığın ortalama süresi 2-4 haftadır. Fakat birkaç gün hatta birkaç haftalık bir iyileşmeden sonra yineleyen olaylar da vardır. Görme ve işitme sinirlerinin berelenmesi körlük ve sağırlık yapabilir; bazen bu durumlar sürekli olur. Yani hasta ölünceye kadar kör ya da sağır kalabilir. Komplikasyonlar arasında en önemliler irinli orta kulak yangısı ve irinli eklem yangısıdır.
60-65 yıl öncesine kadar ölüm olasılığı yüksek bir hastalıkken 1905'te Jochmann'ın bulduğu serumla ölüm oranı azalmıştır. Bugün serum tedavisi yerini sülfamitlere, penisiline ve başka antibiyotiklere bırakmıştır. Sülfamitler ağız yoluyla ve penisilin kas içine ya da, daha iyisi, omurga içine iğneyle olmak üzere uygulanırlar. Doğrudan doğruya hastalık etkenleriyle savaşmayı amaç edinen bu tedavinin yanısıra bir de belirtileri ortadan kaldıran tedavi uygulanır. Bu ikinci tedavide ağız, boğaz ve burun boşluğu sülfamit eriyikleriyle temizlenerek mikroplardan arındırılır; baş ağrısına karşı ufak dozda ağrı dindiriciler ve buz kesesi kullanılır. Kusmayı önlemek için kloroformlu su ve başka ilaçlar verilir. Kabızlığın hafif müshillerle; hareketliliğin, çırpınmaların sayıklamaların klorhidrat, bromürler ve barbitüriklerle tedavisi yoluna gidilir. Yiyecekler çeşitli ve bol olmalıdır.
Bulaşmayı önlemek için hastayı evinde veya hastanede ayırmak gerekir. Bu ayırma yalnız hastalık boyunca olmamalı, hastalık geçtikten sonra 30-40 gün, yani burun-boğaz salgısı üzerinde yapılacak mikro