60 yaşını geçmiş olan kişilerin ya da 80'inde, prostatın irileştiği görülür. Fakat, bu irileşme, sadece bazı durumlarda rahatsızlık verir Aslında bu durumda irileşme terimini kullanmak doğru değildir. Çünkü söz konusu hastalık hali, prostatın irileşmesinin sonucu değil, fakat iyileşebilir bir ur (adenom) nedeniyledir Bu ur, prostatı sıkıştırarak, ona bitişik bulunan sidik yolları bezleri üzerinde gelişir.
Hastalığın birinci bölümündeki bozukluklar, gece saatlerinde daha sık işeme, hastanın işemekte karşılaştığı belirli bir güçlük ve bazı kez penisin dikleşmemesidir. Birkaç ay kadar bir sürenin geçmesinden sonra, bu olguları, daha ağır işeme bozukluklarının belirdiği ikinci bölüm izler. Bütün bunların nedeni, sidik torbasının boşalması ve sidiğin vücuttan atılması işlemlerini gerçekleştiren sidik torbası kaslarının, artık gerekli kasılma gücü sağlayacak durumda olmamasıdır. Bu kaslar aylar boyunca süren zorlamalar sonucunda, kasılma güçlerini kaybetmiş, bu görevi yerine getiremeyecek hale gelmişlerdir. Bu süre boyunca, daha dar ve dolambaçlı bir biçime girmiş olan sidik borusu kanalının, sidiğin dışarı atılmasına karşı koyusunu kırabilmek için, daha çok çaba göstermişlerdir.
Sidik torbası kaslarının tümünün görevlerini yapamayacak hale gelmesinin sonucu olarak, sidik torbasının içinde, giderek çoğalan bir biçimde, sidik toplanmaya başlar. Hasta, bu biri kimin varlığını, belirli bir ağırlık biçiminde açıkça duyar. İşeyebilmek için çok fazla çaba harcamak zorunda kalır. Fakat, sidik torbasını tüm olarak boşaltmak olanağını hiç bir zaman bulamaz. Ayrıca, göstermek zorunda kaldığı bu çaba, sidik torbası kaslarının tümünün daha da yorulması ve sidik torbasındaki birikimin daha da çoğalması sonucunu verir. Hastalığın bu bölümünde, gündüz saatlerinde de sık sık işeme başlar. Ayrıca, dışarı atılamayan sidiğin neden olduğu genel bir zehirlenmenin, yani üreminin ilk bulguları da ortaya çıkar.
Hastalığın üçüncü ve son bölümünde, sidik torbasının iç yüzünün genişlediği görülür. Gerçekten de sidik torbasının iç yüzündeki kaslar kasılma yeteneklerindeki gücün azalmasından sonra, esnekliklerini de kaybetmek tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar. Çünkü birikmiş sidiğin oluşturduğu sürekli itici baskının etkisiyle genişlemişlerdir. Sidik torbasında biriken sidiğin tutarı, birkaç litreye varacak kadar çoğalır. Hasta çok fazla ve sık işer.
Ayrıca, hastalığın son devrelerinde, sidiğini tutamaz olur. Bu tutamama olayı, sidik torbası büzücü kasını bu devrede, artık genişlemesinin en son kertesine varmış olan sidik torbası iç yüzünün yaptığı ve merkezden kenarlara doğru oluşan baskının zorlamasından doğar. Sidik torbası büzücü kası, sidik torbası ile sidik kanalı arasında bulunan deliğin etrafını bir yüzük gibi çevreleyen ve yuvarlak kas tellerin den oluşan bir kastır. Bir süre sonra genişleme, ayrıca sidik borularına, böbrek havuzcuklarına ve çanaklarına da yayılmaya başlar. Bu nedenle, böbreğin süzme görevi giderek daha ağırlaşan bir biçimde aksar. Bunu da, üremi izler.
Hastalığın birinci bölümündeki bozukluklar, gece saatlerinde daha sık işeme, hastanın işemekte karşılaştığı belirli bir güçlük ve bazı kez penisin dikleşmemesidir. Birkaç ay kadar bir sürenin geçmesinden sonra, bu olguları, daha ağır işeme bozukluklarının belirdiği ikinci bölüm izler. Bütün bunların nedeni, sidik torbasının boşalması ve sidiğin vücuttan atılması işlemlerini gerçekleştiren sidik torbası kaslarının, artık gerekli kasılma gücü sağlayacak durumda olmamasıdır. Bu kaslar aylar boyunca süren zorlamalar sonucunda, kasılma güçlerini kaybetmiş, bu görevi yerine getiremeyecek hale gelmişlerdir. Bu süre boyunca, daha dar ve dolambaçlı bir biçime girmiş olan sidik borusu kanalının, sidiğin dışarı atılmasına karşı koyusunu kırabilmek için, daha çok çaba göstermişlerdir.
Sidik torbası kaslarının tümünün görevlerini yapamayacak hale gelmesinin sonucu olarak, sidik torbasının içinde, giderek çoğalan bir biçimde, sidik toplanmaya başlar. Hasta, bu biri kimin varlığını, belirli bir ağırlık biçiminde açıkça duyar. İşeyebilmek için çok fazla çaba harcamak zorunda kalır. Fakat, sidik torbasını tüm olarak boşaltmak olanağını hiç bir zaman bulamaz. Ayrıca, göstermek zorunda kaldığı bu çaba, sidik torbası kaslarının tümünün daha da yorulması ve sidik torbasındaki birikimin daha da çoğalması sonucunu verir. Hastalığın bu bölümünde, gündüz saatlerinde de sık sık işeme başlar. Ayrıca, dışarı atılamayan sidiğin neden olduğu genel bir zehirlenmenin, yani üreminin ilk bulguları da ortaya çıkar.
Hastalığın üçüncü ve son bölümünde, sidik torbasının iç yüzünün genişlediği görülür. Gerçekten de sidik torbasının iç yüzündeki kaslar kasılma yeteneklerindeki gücün azalmasından sonra, esnekliklerini de kaybetmek tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar. Çünkü birikmiş sidiğin oluşturduğu sürekli itici baskının etkisiyle genişlemişlerdir. Sidik torbasında biriken sidiğin tutarı, birkaç litreye varacak kadar çoğalır. Hasta çok fazla ve sık işer.
Ayrıca, hastalığın son devrelerinde, sidiğini tutamaz olur. Bu tutamama olayı, sidik torbası büzücü kasını bu devrede, artık genişlemesinin en son kertesine varmış olan sidik torbası iç yüzünün yaptığı ve merkezden kenarlara doğru oluşan baskının zorlamasından doğar. Sidik torbası büzücü kası, sidik torbası ile sidik kanalı arasında bulunan deliğin etrafını bir yüzük gibi çevreleyen ve yuvarlak kas tellerin den oluşan bir kastır. Bir süre sonra genişleme, ayrıca sidik borularına, böbrek havuzcuklarına ve çanaklarına da yayılmaya başlar. Bu nedenle, böbreğin süzme görevi giderek daha ağırlaşan bir biçimde aksar. Bunu da, üremi izler.