siroz sorunsalı - Hasta Sözlük
Genel olarak iç organlardan (karaciğer, pankreas, böbrekler vb.) birisinin hücrelerinin parçalanarak yerlerini aynı organda oluşan destek lifli dokuya (stroma) bırakması. Parçalanan hücrelerin yerini alan lifli doku, bu hücrelerin işlevini yerine getiremediğinden sözkonusu organ işlevini sağlıklı bir organ gibi yerine getiremez.
Siroz sözcüğü bugün, karaciğerde meydana gelen süreğen hastalığı belirtmek için kullanılmaktadır. Siroz bir yandan karaciğerdeki bağ dokunun çoğalmasının, bir yandan da karaciğerin işlevsel hücrelerinin yozlaşmasının sonucudur. Karaciğer sirozunun, çeşitli türleri olmakla birlikte en yaygınları Laennec ve Hanot türleridir.
1760'da Morgagni, 1819'da ise Laennec tarafından tanımlanan ilk türe körelme sirozu ya da alkolizm sirozu da denilir. Hastalığa yol açan nedenler dolaylı ya da dolaysız olur. Dolaysız nedenler arasında bulaşıcı hastalıklar (frengi, ivegen sıtma, verem, sarılık); zehirlenmeler (sindirim bozukluğu çekenlerde görülen bağırsak kökenli ivegen zehirlenmeler); fazla acılı yemekler yenmesi ve en önemlisi ivegen alkolizm yer alır. Araştırmalar, ivegen alkolizmle körelme kökenli siroz arasında ilişki olduğunu ortaya koymuştur. İstatistikler de sirozun alkolikler arasında yaygın olduğunu doğrulamaktadır.
Dolaylı nedenler arasında yaş (hastalık hemen hemen ileri yaşlarda görülür) ve daha önce geçirilen karaciğer yangılanmaları yer alır. Hastalığın gelişiminde başlangıç ve ikinci dönem olmak üzere iki dönem vardır.
Başlangıç döneminde karaciğerde büyüme görülür. Çok kısa süren bu büyüme araştırmalar sırasında gözden kaçabilir. İkinci döneminde ise karaciğer gittikçe küçülerek sertleşir. Ağırlığı 1500 gr.'dan 700-800 gr.'a düşer. Küçülmenin nedeni karaciğer hücrelerinin yok olması ve bağdokunun yaşlandıkça büzülmesidir.
Siroz hastalığı, aylarca yıllarca belirti göstermeden sürebilir. Bu dönemde karaciğer hücreleri parçalanmaya başlamışlardır, ancak bu durum hastada bir belirtiye yol açmaz. Bir süre sonra belirtiler ortaya çıkar. Hastanın iştahı kesilir, yağlı yemeklere karşı tiksinti duyar, bağırsaklarda ishal, kabızlık, gaz birikimi gibi düzensizlikler görülür. Gaz karnın şişmesine yol açar. Hasta gittikçe halsizleşerek zayıflamaya başlar. Gün geçtikçe zayıflayan hastanın karnı sıvı birikimi nedeniyle gittikçe şişer (karında 15-20 litre sıvı toplanabilir). Sıvı dışarı çekilse bile kısa sürede yeniden oluşur. Hastalığın bu aşamasında sıvı birikmesi yanında karaciğer küçülür, dalak büyür, sarılık, kaşıntı, mide, yemek borusu damarlarının çatlaması sonucunda sık sık kanamalar görülür.
Sirozun daha ileri dönemlerinde kalp ve böbrek yetmezliği ortaya çıkar. Organizması iyice zayıfladığı için hasta septisemi, akciğer yangılanmaları gibi durumlarla karşılaşır. Hastalık genellikle aylarca veya birkaç yıl sürebilir. İyileşme olanağı pek yoktur. Etkili bir tedavi bulunamamakla birlikte, alkol yasaklanır, hasta istirahat ettirilir, proteini bol, karbonhidratı az, yağsız yemekler verilir. Karındaki sıvı zaman zaman alınır.
Sirozun ikinci türü olan Hanot hastalığı çok daha yaygındır. Bu türde karaciğer küçülmez tersine büyür, sertleşir ve sonra bu belirtilerin yanında dalakta büyüme, sarılık, kaşıntı ve kanamalar görülür. Karında sıvı birikimi olmaz. Hastalık sinsi bir şekilde yıllarca sürebilir. Tedavi birinci türdekinin aynıdır.