şarbon hastalığı (antraks) - Hasta Sözlük
Bacillus anthracis adı verilen bir mikrobun yol açtığı ve çok kere ölümle sonuçlanan bir hastalık (antraks). Hastalık hayvanlardan ya da ürünlerinden, geçer. Hastalığın insandan insana geçmesi ise kuramsal olarak kabil olduğu halde çok az görülür.
Şarbon basili, hastanın vücudunda hızla çoğalır. Bu nedenle, bu hastalıktan ölen hayvanın cesedinde milyonlarca basil bulunur ve ceset çürüdükçe bunlar çevreye yayılırlar. Hayvan ölmeden önce de idrar ve dışkı ile mikrop yayabilir.
Şarbona yol açan mikroorganizma oksijenli ortamda yaşayamadığından, hayvanın vücudundan uzaklaşınca spor adı verilen bir duruma dönüşür. Sporların sert bir koruyucu kabukları vardır ve çevrelerinden besin almak zorunda değildirler. Aşırı sıcağa ve soğuğa dayanabilen sporlar bir hayvanın vücuduna girebildikleri takdirde yeniden etkinlik kazanırlar.
Şarbonun en çok etkilediği hayvanlar sığır, at, domuz, keçi ve koyundur. Fillerin, develerin, kedi ve köpeklerin de bu hastalığa tutulmaları mümkündür. Ancak bu hayvanların beslenme alışkanlıkları bu olanağı sınırlandırmaktadır.
Şarbon hastalığından ölmüş olan hayvanların leşlerinin bulunduğu yerlerde otlanan ve bu hastalığa yakalanmış hayvanların idrar ve dışkılarıyla kirletilmiş otlaklarda gezinen hayvanlar arasında bir süre sonra bu hastalık başgösterir. Bazı bilim adamları ise mikrobun etkin türünün, toprağın oksijen tarafından etkilenmeyecek kadar derinliklerinde spor şekline dönüşmeden çoğalmaya devam edebileceğini öne sürerek, hastalığın yayılmasında bu tür çoğalmanın da rol oynadığını belirtmektedirler. Çoğalma mekanizması ve yayılma yöntemi ne olursa olsun, bazı alanlarda bulunan otlakların hayvanlar için sık sık tehlikeli bir hale gelebileceği kesindir.
Hasta hayvanla temas eden insan bu mikrobu kapabilir. Hayvanın kanı ya da vücut akışkanları ile temas da hastalığın mikrobunun bulaşmasına yol açabilir. Veterinerle, çobanlar, hayvan yetiştiriciler ve ölen hayvanların leşlerinin ortadan kaldırılması ile görevli olanlar bu tehlike ile sürekli olarak karşı karşıyadırlar. Ayrıca hayvan ürünlerini (yün, et, kemik, deri) işleyenler ve bu ürünleri taşıyanlar da mikrop kapabilirler.
Tabakhanelerde bu tehlike yaygındır. Bu insanların elledikleri hayvansal ürünlerde bulunabilecek spor, derideki küçük bir çizikten içeri girip vücutta etkinlik kazanarak çoğalmaya başlayabilir. Kemik tozlarının gübre olarak kullanılışının yaygınlaşması hastalığı ı çoğalması olanağını arttırmıştır. Bazı ülkelerde asalakların öldürülmesi için gübrelerin mikrop öldürücü sıvılarla doldurulmuş çukurlarda bekletilmesi yoluna başvurulur. Bu yöntem hasta bir hayvandan alınmış olan gübrenin, sonradan aynı çukura konulacak olan hastalıksız hayvan gübrelerini de mikroplamasına yol açabilir.
Sporlar vücuda üç yoldan girebilir. En çok kullanılan yol deridir. Öbür iki yoldan biri akciğerlerdir. Bu yoldan giriş çok kez ölümle sonuçlanır. Bu yolun tehlikeli olmasının nedeni, hastalığın klasik belirtilerinin gizli kalabilme sidir. Üçüncü yol ise bağırsak yoludur. Bağırsak yoluyla mikrop almaya hayvanlarda sık, insanlarda az rastlanır. Bunun nedeni tartışma konusudur. Hasta hayvanın kesilmesi sonucu insana bu hastalığın geçme olasılığının az olması ve insanların kendiliğinden ölmüş hayvanları yememeleri, bu yolla mikrop almaları olasılığını azaltmaktadır. Yenen etin pişirilmesi de bu yolla mikroplanma tehlikesini azaltır.
Deri yolu ile mikroplanmalarda tehlikeli püstül adı verilen bir yara oluşur. Mikrobun girdiği alanın çevresi kızarır. Bu kızarma, mikrobun çoğalmakta olduğunu gösterir. Bu bölgeye mikrobu öldürmek için hastanın kan hücreleri dolmaktadır. Yakın damarlardan sızan kan serumu ödem oluşumuna yol açar. Serumun içindeki protein pıhtılaşarak, mikrobun yayılmasını engelleyici bir duvarın oluşturulmasını sağlamaya çalışır. Bu aşamada hastalık bölgesel olup vücuda yayılmamıştır. Bazen bu evrede vücut hastalığı yener.
Ancak, protein duvar hızla meydana getirilemezse, mikroplar kan yoluyla vücuda yayılırlar. Tedavi uygulanmazsa doğal savunma tedbirleri çok kere yetersiz kalır ve akyuvarların ve bağışıklık cisimlerinin karşı koymasına rağmen ölüm kaçınılmaz olur.
Püstül çok kolay tanınır; iyileşmekte olan bir aşı yarasına benzer. Yangılanma alanı olan kırmızılığı çevreleyen ödemli bölgenin çapı 0,6 1,2 cm. arasında değişir; bazen daha da geniş olabilir. Zamanla bu bölge koyulaşmaya başlar ve bir süre sonra simsiyah olur; ortasında siyah bir kabuk oluşur.
Püstül mikrobun girdiği yerde oluşur. Bazen, mikrop birçok deri sıyrığından girdiği halde, giriş noktalarının sadece bir tanesinin bulunduğu yerde püstül oluşur. Püstül genellikle kolda görülür. Gerçekten, insanın hayvan ve hayvansal ürünlerle temas etmesi olasılığı en fazla yeri kollarıdır. Kemik tozu torbalarını sırtına vurup taşıyanlarda ise püstüller omuzda görülür.
Yaranın bulunduğu alan, hastalığın gelişmesini etkileyebilir, örneğin, ödem ya da serumun damardan çevredeki dokuların içine sızması, eğer bu yaranın bulunduğu alan kemiğe yakın yani sert bir alan değilse, bu yerdeki serum, gevşek doku aralıklarından sızıp yüzün üst ve göğsün orta bölümlerine ulaşabilir. Bu alanlara aşırı miktarda sıvı toplanması, boğazın üstüne baskının gerçekleşmesine, akciğerlere solunumu kısıtlayacak oranda yük binmesine yol açabilir.
Bütün yangılanma durumlarında olduğu gibi, hastalığın gelişimi sırasında genel bir kırgınlık, denetlenemeyen bir titreme, başağrısı ve kusma görülür. Çok ağır olaylarda bile bazen vücut sıcaklığı yükselmeyebilir. Vücut, hastalığı girdiği yerde tutma çabasında başarısızlığa uğrarsa ve hastaya gerekli tedavi uygulanmazsa kan şarbon basili ile dolar; septisemi oluşur. Şarbondan ölenler üzerinde yapılan otopsiler birçok önemli organın içine kan dolmuş olduğunu gösterir. Bu tür bir kan hücumu organın çalışmasını kısıtlayarak ölüme yol açar.
Şarbon hastalığının sonucu, teşhisin erken konulmasına bağlıdır. Çünkü bugün, bu hastalıkla mücadeleyi sağlayacak etkili ilaçlar vardır, ilkin penisilin bu hastalıkla savaşta olumlu sonuçlar sağlamış, onu aureomisin (klortekrasiklin) izlemiştir. Ancak deride ilk beliren yara hasta tarafından sıradan bir yara olarak yorumlanırsa, hastanın hayatı tehlikeye girebilir. Fakat basit çıbanların tedavisi amacıyla kullanılan antibiyotiklerin, aynı zamanda şarbona da etkili olması teşhisin yanlış olması halin de bile kurtulma ümidini yükseltir. Yaradan kabuğun kaldırılması ve altından sızan serumun alınarak bir mikroskopta incelenmesi teşhisin doğrulanması yolunu açar. Ayrıca, bu sıvıdan alınan bir örneğin kültür tüpünde uygun şartlarda bekletilmesi mikrobun çoğalmasına sebep olur.