migren atakları - Hasta Sözlük
Yineleyen, şiddetli baş ağrısı. Baş ağrısı ile birlikte genellikle mide bulantısı, kusma ve tehlikeli görme bozuklukları da oluşur. İlk kez Yunanlı hekim Galenus tarafından «hemikrania» diye adlandırılmış olan migren, tıpta bilinen, en eski hastalıklardan biridir. Baş ağrısı genellikle başın bir tarafını etkiler. Bu nedenle migrene yarım baş ağrısı da denir.
Migrenin ilk belirtileri, sinir gerginliği, çökkünlük, bazen de aşırı canlılık ve sevinçtir. Bundan sonra görme bozuklukları ortaya çıkar. Hastanın ışığa gürültüye ve harekete karşı duyarlılığı artar; loş bir yerde dinlemek isteği duyar.
Görme bozuklukları bulanık ya da çift görme; parlak ışıklar, büyük renkli lekeler ya da çizgiler görme gibi çok çeşitlidir. Birtakım nesneler büyük veya küçük, ya da olmaları gereken yerden başka yerlerde görülür. Ağrının başladığı yandaki gözde geçici körlük meydana gelebilir. Bazı hastalar kol ve bacaklarının vücutları ile hiç bir ilişkisi kalmadığını sanırlar.
Baş ağrısı belirli bölgede, örneğin şakakta, bir gözün çevresinde, ya da boynun hemen üstünde, kafatasının bittiği yerde yoğunlaşır ve hastayı son derece bitkinleştirir. Ağrı bir süre sonra hafifler ve başın tümüne, boyuna ve omuzlara, hatta karma yayılır. Bazen dudaklar, yüz ve başın üst bölümü uyuşur. Kafa derisinin bazı noktaları aşırı duyarlı bir hale gelirler. Migren krizi boyunca, mide bulantısı ve kusma görülebilir.
Migren krizi, bir saatten üç güne kadar sürebilir. Genellikle doruk noktasına eriştikten sonra krizin şiddeti hafiflemeye başlar. Ağrı sona erince hasta kendini çabuk toplar. Kriz atlatıldıktan sonra migrenin hasta üzerinde bıraktığı belirtiler sık işeme ve halsizliktir. Kafa derisinin bazı noktalarının duyarlılığı da bir süre daha devam edebilir.
Migrenin nedenleri kesinlikle bilinmediğinden belli bir tedavi yöntemi de yoktur. Migren krizinin baş ağrısı başlamadan önceki döneminde, beyin görme merkezine ve gözün ağtabakasına kan taşıyan damarlar büzülerek görme bozukluklarına sebep olurlar. Daha sonra, kafatasının içine ulaşmayan atardamarlarda bir genişleme olur ve ağrı başlar. Kanda bulunan serotonin adlı kimyasal bir maddenin, sinir uçlarının ağrıya karşı duyarlılığını artırdığı gözlemciler tarafından saptanmıştır. Bazı gözlemciler, kriz anında kafa derisindeki duyarlı noktalarda kanın ürettiği serotonin miktarının normal zamanlarda ürettiğinden sekiz kat fazla olduğunu ileri sürmektedirler.