kızıl sorunsalı - Hasta Sözlük
Döküntülü bir bulaşıcı hastalık. Genellikle 6-7 yaşlarındaki çocuklarda görülmekle birlikte 20-22 yaşlarındaki yetişkinlerin de bu hastalığa yakalanmaları olasılığı vardır. Hastalığa bir streptokok yol açar. Bu streptokokun salgıladığı zehirleyici maddeler, deri üzerinde kızartılar (eritrotoksin) oluşturur. Streptokok gırtlakta ya da vücuttaki yaralara yerleşir.
Salgıladığı zehirleyici maddeler ise kan dolaşımına katılarak hastalığın genel belirtilerine yol açarlar. Bazı araştırıcılar kızıl hastalığının virüs kökenli olduğunu ileri sürmekle birlikte bu görüş doğrulanmış değildir. Hastalığın sağlıklı bir kimseye bulaşması, hasta ile doğrudan doğruya temas sonucunda ya da hastanın öksürmesi ya da aksırması sonucunda havaya yayılan mikrop içeren burun ve ağız salgılarının solunmasıyla geçer. Bulaşma bazen hastanın kullandığı giysilerin, yatak örtülerinin vb. ellenmesi ile de gerçekleşebilir.
Kızıl hastalığı uzun süre kızamıktan ayırt edilememiş olmakla birlikte, çok eski zamanlardan beri bilinmektedir. 1556 yılında Sicilyalı hekim G.B. Ingrassia kızılın, kızamıktan ayrı bir hastalık olduğunu belirtmiştir.
Hastalık dört beş günlük kuluçka döneminden sonra baş ağrısı, kusma, titreme ve yüksek ateş belirtileriyle başlar; çocuklarda bazen çırpınma ile ortaya çıktığı da 39-39,5°C hatta daha da yüksek olabilen bir iki günlük ateşli bir dönemden sonra bademcikler kızarır; önce sırtta ve boyunda, daha sonra bütün vücutta kırmızı lekeler ortaya çıkar. Yalnız, çenede, dudağın iç kısımlarında ve burunda leke olmaz. Dilin özellikle çevresi ve orta kısmı kırmızı renkte olup dil üzerindeki kabarcıklar daha da belirgindir.
İlk haftanın sonuna doğru lekeler soluklaşır ve yüksek ateş düşer. Üst derinin boynuzsu katı, pullar şeklinde dökülmeye başlar. Döküntüler bazen, kızamıkta olduğu gibi, ince kepek şeklinde de olabilir. İkinci haftanın yarısına doğru, genellikle 2-3 hafta devam eden iyileşme dönemi başlar.
Kızıl hastalığının, bu genel çizgiden ayrılan birçok türü vardır. Gelişmesi daha kısa süren ve daha az tehlikeli olan hafif kızıl, ateşsiz kızıl, anjinsiz kızıl, tehlikesiz kızıl türlerinin başlıcalarıdır. Genellikle salgınlar sırasında rastlanılan tehlikeli türler ise yüksek ateş (41°C yi geçebilir), şiddetli baş ağrısı, hızlı nabız atışları, soluk almada güçlük çekme ve yüz renginin soluklaşması ile beliren zehirli kızıl; kızıl hastalığının bilinen belirtileri ile başlayıp daha sonra ivegen kan zehirlenmesine yol açan geç zehirleyen kızıldır.
Miyokard yangısı; menenjite yol açan orta kulak yangısı; genellikle iyileşme döneminde beliren kanamalı ivegen glomerül yangısı; bademciklerin ve küçük dilin hücrelerinin ölmesine yol açan kızıl difterisi; ivegen artrit şeklinde ortaya çıkan kızıl romatizması kızılın yol açtığı başlıca tehlikeli hastalıklardır.
Kızılın tedavisi uzun süre yatarak dinlenmeye, hastaya sulu besinler verilmesine, anjine karşı mikrop öldürücü eriyiklerle hazırlanan gargara yapılmasına dayanır. Genel zehirlenmeye karşı serum tedavisi uygulanır. Bundan başka antibiyotiklerle (penisilin, teramisin, eritromisin ve George Robinson ile yardımcıları tarafından 1959 yılında yalıtılan ve penisilinin etkin çekirdeğinden oluşan penisin) yapılan tedavilerden de olumlu sonuç alınmaktadır. Antibiyotikler hastalığın gelişmesini daha tehlikesiz kıldıktan başka, hastalığın yol açtığı öbür hastalıkları da engellerler.
Kızılın yayılmasını önlemek için hastaların başkalarıyla temasını kesmek gerekir. Ayrıca bağışıklık sağlamak için 5-10 cm'lik streptokok antiserumu ya da iyileşmekte olan hastanın kanı kullanılabilir. Kızıl geçirenler bağışıklık kazanarak bir daha bu hastalığa tutulmazlar.